Dona Bakıp Ağlayan Kadın



Herkese merhaba,


Şu an bir şekilde bu yazıya denk geldiyseniz ya benim gibi sıçmış durumdasınız ya da psikologumun sayfasında gördünüz.  Aslında hiç hesapta yokken hem arkadaşım hem psikologumun tavsiyesi üzerine sadece içimi dökmem için yazdığım bir maildi fakat yine onun önerisiyle böyle bir hal aldı sonradan. Kendisi de bu yazıyı önce şaşkınlıkla sonra gülerek okuduğunu ve çok beğendiğini, sayfasında paylaşacağını ve bu durumdan müzdarip insanlara bir nebze yardımcı olabileceğini düşündü. Yazma kabiliyetim olmadığını söylesem de ikna olmayıp bana blogu açtırdı sonradan.

Ben bunu, yani aşk acısı mı artık ne zıkkımsa, çekerken kendisinden yardım istedim. 21 yıllık arkadaşım, her sorunumda koştuğum fakat son bir kaç yıldır farklı ülkelerde yaşadığımız canım psikologumdan. Hem anlatacaklarım hem hissettiklerim çok uzun olduğu için kendisi ona bir mail atmamı istedi. Bu mailde iyisiyle kötüsüyle tüm olaylar ve kendime bile itiraf etmekte zorlandığım şeyler de yazacak dedi ve ben de yazdım. 
Önce o mail geliyor (sonradan biraz düzeltme ile tabi).

Kendisinin ismini vermeden ona psikologbey diyelim. Bana da barzo prenses.

‘ Psikologbey telefonda dediğim gibi kendi kendimin ağzına sıçtım ve çok garip bir durum yaşıyorum. Aşk değil. Biliyorsun beni. Ben aşka inanan ve öyle kolay bulunmadığına da inanan bir insanım. Hatta ilk görüşte aşık bile oldum Ege’yi ve onunla müthiş bir iki yıl geçirdim. Sonra tekrar aşık oldum, yine çok üzüldüm vs derken 2017 yılında biten son ilişkimden sonra hiç ilişki yaşamadım biliyorsun, ve açıkçası yaşamak da istemedim. Yalnız bir çok insan gibi benimle ilgili bilmediğin ve benim çok geç yaşadığım bir şey var ki bu da cinsellik. İlk deneyimi ilk aşık olduğum insanla yaşamadım, hatta 28 yaşına kadar toplamda 2 insanla seviştim biri son ilişkim, diğeri de benle gerçek bir ilişki isteyen sevdiğim biri fakat ilişki istemediğim biriydi. Yani demem o ki tek gecelik ilişki, fuckbuddy gibi kavramlar hayatımda hiç olmamıştı. Taa ki bu olaya kadar. 

Seninle konuşurduk, 2017 yılında biten ilişkimden sonra hiç gerçek ilişkim olmadı fakat flört desen gırla. Bir adım öteye geçmek isteyenleri de ben savuşturuyordum çünkü gerçekten istemiyordum. Yapım gereği duygusal konularda kimseye açılmadım, yani kimsenin peşinde koşmadım. Ama bu sefer resmen şeytanım şuurumla savaştı! 

İşimde çok başarılı, çok sosyal ve çok mutlu olduğum bir hayatım varken 2019 yılının son 6 ayı benim için kabusa döndü. Bir takım hastalıkların yanı sıra artık kendi işimi yapmak istemediğimi fark ettim ve güzel bir kariyeri, çocukluk hayalim olan mesleği edinebilmek için bıraktım anlatmıştım sana. Onun için hazırlandığım sırada başka olumsuzluklar da meydana gelince derin bir boşluk içine düştüm ve gitgide mutsuz bir insana dönüştüm. Hep çok güçlü bir insan olduğum söylenirdi ve güçlü olmaktan artık çok bıkmıştım psikologbey kendimi artık salmak istiyordum.

Hikaye asıl şimdi başlıyor.

Bu olumsuzlukları yaşarken bizimkilerle dertleşiyordum. Dostlarımla yani. İçlerinden bir tanesi erkek ama o kadar yakınız ki onu erkek olarak bile görmediğim için en özelimi bile bilir. Bir gün dertleşirken bana dedi ki’ Bence sevişmelisin. Çok güzel bir kadınsın, her erkeği elde edebilirsin, peşinde olanları biliyorum, dünyayı gezdin yurt dışında yaşadın hal böyleyken bu konuda bu kadar konzervatif olmanı anlamıyorum. Kendine tek gecelik ilişki yap, seviş yeni bir şey dene’. Çok haklıydı.Yeniliğe açık bir insan olmama rağmen cinsellik konusunda çok katıydım. Deneyecek cesaretim yoktu açıkçası. Doğru bildiğim şeyi yapıyordum. (Ki bu kendime tavsiyemdir bundan sonra BİLMEDİĞİN İŞE BURNUNU SOKMA!) her neyse kendisiyle bunları uzun uzun konuştuktan sonra ‘sen dediğimi bir düşün. tanımadığın bir insanla yaşadığın bir cinsellik sana mutlu hissettirir, sorumluluk olmadan zevk almak güzeldir’ dedi. Yanından ayrılacakken ‘al bak bir kitap okudum yakın zamanda, kafan dağılır’ diye elime bir kitap tutuşturdu. 

Ve o kitap benim ağzıma sıçtı psikologbeycim! 


Bir kitap okudum ve başıma bir çorap ördüm. 

Eve geldim, yatarken dediklerini düşündüm. Ben severim cilveli, oyunlar oynamayı oynamayı BEKAR olduğunu bildiğim insanlarla, her anlamda bekar. Bir yere çıktığımda bana atılan bakışlara bazen  karşılık verirdim. Özellikle yurt dışında yaşarken ya da yurt dışı gezilerim sırasında yanıma gelip tanışmaya çalışan erkekleri etkiledim. Fakat tahmin edebileceğin gibi yukarıda saydıklarım hiç aksiyonla bitmedi, çünkü bu konuda katıydım. Tanımadığım huyunu suyunu bilmediğim insanlarla seks bana çok uzak ve güvenilmez gelirdi, ki doğrusu da buymuş benim için. Ve ben oldukça sadık bir sevgiliydim. Aldatan taraf hiç olmadım, sevdiğimden başkasını görmezdi gözüm. Yanlış mı yapmışım sen söyle? 

Bir yandan da bir süre cinsellik yaşadığım o son kişinin söyledikleri aklıma gelmeye başlamıştı. Bana ‘seksapaliten çok yüksek ama kendinin farkında değilsin. Pozisyon bile değiştirmiyorsun, yeni bir şeyler denemeye açık değilsin, neden korkuyorsun?” demişti. Haklıydı, seks konusunda o kadar tecrübesizdim ki. Hem bunları hem de arkadaşımın dediklerini düşünürken gözüm bana verdiği kitaba takıldı, fakat o sırada hayalimdeki meslekle ilgili bir kitap okuduğumdan o kitabı bir kenara kaldırdım. 

Kaldıracağıma keşke yaksaymışım kitabı. 

Yaklaşık 20 gün sonra bu meslekle ilgili girdiğim bir sınav olumlu sonuçlandı. İki aşamayı geçmiştim ve bir adım daha yaklaşmıştım. Dedim ki hadi kendime bir ödül, şu kitaba bir başlayayım. 20-30 sayfa okuyup bırakacaktım, ama o kadar sevdim ki kitap bir günde bitti. Yazarın kullandığı dil, kelimeleri seçişi, olayları anlatışı, kendiyle barışıklığı, kısacası her şey beni büyüledi. Kitap bitene kadar yazarın ismine bakmamıştım ama kitabı bitirince içime engelleyemediğim bir istek doğdu. Ben bu yazarla tanışmalıydım. Nasıl biri olduğunu ses tonunu falan o kadar merak etmeye başlamıştım ki durduramıyordum artık bu merakı. Psikologbey gerçekten o merak daha önce yaşadığım herhangi bir şeye benzemiyordu.
Kendime ikinci tavsiyem, MERAK ETME. Sikerler diyip geç.  

İlk önce sosyal medyada araştırdım  onu. Onun ismiyle bir sürü insan vardı ama hiçbiri o değildi emindim. Daha sonra kadınlara bahşedilen müthiş stalk yeteneğim sayesinde kendisinin bir hesabını buldum, farklı bir ad kullanıyordu. Yazdıklarına şöyle bir bakınca da tamam dedim bu o. Beyaz gömlekli bir profil fotoğrafı vardı, yüzü belli olmuyordu ama önemli değildi, beni büyüleyen kitabın sahibini bulmuştum psikologbey! 

Bunu niye yaptım bilmiyorum, adamla tanışsam elime ne geçecekti ki. Ama bilinçaltımda şöyle bir şey çoktan olmuştu, ben biriyle sevişmeliydim, bu tanımadığım ama yine de etkilendiğim biri olmalıydı, sorumluluk gerektirmeyecek bir şey olmalıydı ve en önemlisi bana iyi hissettirmeliydi. Ve evet tahmin edebileceğin gibi onca seçenek arasında sevişmek istediğim ve cinsellik mentorü  olarak istediğim insan bu yazar oldu (sanki hayatımda her şey tam, bir cinsellik mentorüm eksikti). Aklıma sıçıyım!

Bir kaç zaman sonra o da takibe geri döndü. Daha doğrusu dönmesi için ben hamlede bulundum. Ee ne olacaktı şimdi? Mesaj mı atmalıydım?  Klavye abazaları gibi mi olacaktım? Kimseyle sosyal medyadan tanışmamıştım ki ben! Kimseye mesaj bile atmamıştım. Ne bok yiyeceğimi düşünürken bana bu tavsiyeyi veren arkadaşımı aradım ve ne yapacağımı sordum. Dediği şey ‘ ya o kadar salaksın ki, normal bir mesaj at, kimse güzel bir kadından gelen bir mesajı geri çevirmez. Abaza olmazsın. Zaten biraz konuşunca muhabbetini sevecek, ve o sana mesaj atacak artık. Basit bir kız izlenimi yaratmazsın korkma. Öyle bile olsa engeli çakarsın, kurtulursun. At gitsin’. 

Elim kırılsaydı da atmasaydım. 

Parmaklarımı biri koparıp bir tarafıma soksaydı da yazmasaydım. 

Ama attım. Ve cevap çok gecikmedi. 

İlk önce normal ve mizahi konuşmalar oldu. Adama ‘selam seninle sevişmek istiyorum’ diyemezdim. Tanışıldı. Farklı şehirlerde yaşıyorduk ki buna çok sevinmiştim. Ayak bağı istemiyordum azizim. Sosyal medyasında o kitabı onun yazdığına dair bir şey yoktu, ben de söylemedim kitabını okuyup onu merak ettiğimi. Sonradan söylerim diyordum. Neyse, Konuşmalar ilerledikçe onun da benim gibi samimi bir insan olduğunu hissetmeye başlamıştım, zaten o kitabı yazan biri ancak benim kadar samimi olabilirdi. Ve bir kaç zaman sonra arkadaşımın dediği oldu, o bana mesaj atmaya başlamıştı. Hem de öyle güzel hissettiriyordu ki. Ancak başka bir şeye önümdeki 3. Sınava konsantre olmalıydım, yazışmaları çok önemsemiyordum ama artık ona kendimi çok detay vermeden anlatmaya başlamıştım, dediği her şey çok kıymetliydi çünkü yaşanmışlıkları vardı. Bir gün artık normal şeylerden konuşmaktan sıkılıp konuyu yapabileceğim en sevimli yolla cinselliğe getirdim. Bu da onu heyecanlandırdı, yani öyle demişti. Bu konuşmalar öyle tatlı ilerledi ki resmen yavaş yavaş motivasyonum yerine geliyordu. Daha önce yapmadığım bir şey için uğraşıp, ilgisini çekmeyi başarmıştım. 

3. Sınav için yakın zamanda onun yaşadığı şehre gidip sınava girecektim ve onunla sevişebilmeyi hayal etmiştim. Fakat kaderin cilvesi, adam işinden dolayı ben gittikten bir gün sonra yurtdışına bir aylığına gideceğini söyledi. Ama konuşmalarımız hiç bitmedi. Artık konuşmalar ‘sexting’ e dönmeye başladı. Bak bir ilk daha yaşadım. Sexting bana hiç çekici gelmezdi. Hatta daha önce tarafıma bu konuda gelen atakları başarılı şekilde savuştururdum. Ya seks mesajla yapılmazdı ki. Ama bunla öyle olmadı. Öyle güzel öyle tatlı yapıyordu ki bunu, çok ilgimi çekti. Salak gibi sırıtarak bakıyordum telefona. Artık konuşmalarımızın çoğu seks içerikliydi. Birbirimize ayıplı fotoğraflar atmaya başladık, onun için sıradan bir eylem olduğu belliydi ama ben yine ve yine İLK defa böyle bir şey yapıyordum. Kendime de şaşıyordum ama alıkoyamıyordum işte. Hatta bunu Özlişko'ya söylediğimde fotoğrafı görmeden inanmayacağını söyledi, öyle uzaktı bana bu konular. 

Uzak kalmaya da devam etseydi keşke!

Şimdi bambaşka bir boyutu anlatacağım sana. Ben ona Rollo ismini takmıştım, hani şu Vikings dizisindeki Rollo. Ona benziyordu zaten tip olarak ama izledin bilirsin Rollo kötü bir karakter gibi gözükse de aslında iyi ve kırık bir adamdır. Kırıktan kastım çok defa kalbi kırılmış. Ama edepsizdi de. İşte bu da bir miktar kırık ve edepsizdi ama tatlı edepsizdi. Sosyal medyasında bir sürü kadınla açık açık flörtleşirdi ve onun bu flörtleşmelerini okumak bana çok komik gelirdi. Biz hiç açıktan yapmazdık bu işi. Tam bir kazanovaydı ama insan bir yandan da güven de duyuyordu. Tehlikeli biri izlenimi vermiyordu sadece çok flörtöz görünüyordu. O kadınlara falan baktım biraz çoğu güzel, evlenmiş boşanmış çoluklu çocuklu ya da yaşı benden büyük cüretkar insanlardı. Zaten söylemeyi unuttum, Rollo da benden 9 yaş büyüktü. Ben zaten olgun erkekleri hep çekici bulurdum. O mecrayı o kadar uzun süre takip ederim, hiç böyle bir grupla karşılaşmamıştım. Kadınlar baya yürüyordu buna! Adam tam bir gözde bekar izlenimi çiziyordu. Çok garip ve komik geliyordu. Bir de ben bu arkadaşı takip ettikten sonra baya bir kişi takibe geldi beni de ama umrumda olmadı tabi. Neyse bu flörtleştiği insanlara bakarken aralarından tek bir kadın ilgimi çekti. Sanki onunla daha farklı flörtleşiyordu ve o an beynimde ampul yandı (bu kadını unutma). Ben bu adama hayatında biri olup olmadığını sormadım ki! Bu kırmızı çizgimdir benim, sevgilisi, nişanlısı ve karısı olan erkekler benim için et parçasıdır! Sadece sevişeceğim biri bile olsa bu konu önemliydi. Komple bekar olmalıydı. Bir şekilde bunu sormalıydım, ama daha erkendi. 

Konuşmalarımıza devam ettik. Yarattığı izlenim ilişki ve evlilikten kaçan biri gibi gelmiştik. Mükemmel eşleşme! Hala sosyal medya üzerinde konuşuyorduk ve ilk hatayı o yaptı ve bana numarasını verdi. Bu arada konuşmalarımızın özeti şu oldu, beni anladığını, tecrübesizliğimin ilgisini çektiğini ve heyecanlandığını ancak seksten sonra nasıl hissedeceğimi vs konuşmaya başladık. Yani diyordu ki seksten sonra benden bir şey bekleme. Tabi ki beklemiyordum. Her neyse gitti ve giderken bana şunu yazdı ‘ yarın aramıza 8 saat girecek ama yazıcam, çünkü seviyorum senle konuşmayı, sana kelimelerle de olsa dokunmayı’.
Haydaaa. 
Neden yazdın ki bunu be adam siktir git işini gör gel sevişelim konu bitsin gitsin. Ama yok illa vuracak böyle cümleleri kafamıza. Psikologbey valla biz kadınlar biraz salağız, en zekimiz bile üç güzel cümleye gardını düşürüyor. Tabi şu an benim gibi olanlar, sütten ağzı yananlar hariç. 

Dediği gibi de oldu yazdı. Konuşmalar sekstingler havada uçuşuyordu. O oraya gittiğinde saat farkından dolayı çok konuşamayız diye düşünüyordum ama evrenin çarpık espri anlayışı sağ olsun, gecenin 3-4'lerine kadar ayakta durmamı sağlayan bir şey daha oldu. Ege hortladı. Sen biliyorsun Amerika’ da yaşadığı için onla da saat farkımız vardı ve bir yandan onla da konuşuyordum. Rollo için o saatlere kadar ayakta kalmazdım ama Ege için her şeyi yapardım. Ona 6 yıl geçmesine rağmen çok kızgındım. Bildiğin gibi onunla bitmeyen bir hesabımız vardı, arkasından bir yıl acı çekmiştim ve çok ağlamıştım ve sonunda olan biteni konuşma şansımız olmuştu, üstelik bunu o talep ediyordu, 6 yıl sonra!. 

Neler oluyordu ben bile artık anlayamıyordum psikologbeycim beynimle düşünmeyecek duruma gelmeye başlamıştım.

Onla konuşurken online olduğumu gören Rollo da yazıyordu. Muhtemelen onun için beklediğimi falan düşünüyordu ama ne düşündüğü çok önemli değildi çünkü bir kaç defa sevişecektik ve bitecekti benim için (hahahah). Şimdi konuşmalarımızdan bazı şeyler yazacağım. Rollo beni defalarca ondan bir beklentim olmaması konusunda uyardı, şu cümlelerle. 

‘Basit bir kız değilsin, istediğine emin misin?’
‘Birbirimizi arzulayıp düşleyebiliriz, ama düşmezsek iyi ederiz’
‘Birbirimize karşı sorumluluğumuz yok’ 
Ona hayatında biri olduğunu sorduğumda da ‘ne yani hayatımda biri varsa vaz mı geçeceksin’ 
( heralde vazgeçicem)
 ‘Daha ciddi bir şeye gider düşüncesiyle mi sordun bu soruyu’

Artık sinirlenmeye de başlamıştım. Ya adam demek geldi içimden. Ben ciddi bir şey istesem kendimden 9 yaş büyük, tanımadığım etmediğim, sadece seks konuştuğum, başka şehirde yaşayan üstelik hiç de tipim olmayan, beni tanımayan birini mi seçerim sence demek geldi. O kadar mı bulunmaz hint kumaşısın demek geldi. Ama böyle demedim tabi. Ondan böyle bir beklentim olmadığını daha sakin cümlelerle anlatmaya çalıştım. 

Şimdiiiii sen bana diyeceksin ki bu adam seni zaten uyarmış, sen ne demeye acı çektin bu adam için. Evet haklısın ama bir de şu cümleleri oku. 

‘Senle iletişimimiz çok kaliteli’
‘Yaşadığın şehre gelmeyi düşünüyorum senin için’
‘Burda başka ortamlar ve bazı imkanlar var ama ben seninle bu zihinsel aktiviteyi ve yazışmayı tercih ediyorum, buna sahip çıkmamız lazım’
‘Ses tonun kendinden eminliğin çok güzel. Acaba ava giderken avlanacak mıyım?’
‘Öyle bir denk gelmekle bırakmam seni’ 
‘Çok tatlısın ve hep tatlısın, sana bayılıyorum’
‘Sen hayatın çok güzel bir detayısın, olduğun yeri seviyorum’
‘ seninle hak ettiğim sürece birlikte olmak isterim, yanımda mutlu bir sabah uyanmanı isterim’
‘Seni görmeyi de fazlasını da istiyorum’
‘Sevişebileceğin gibi konuşabileceğin, konuşabileceğin gibi sevişebileceğin biri olacağım senin için’ (ki bence bana söylediği en anlamlı şeydi)
‘Belki yurt dışına gideriz seninle’
‘Ben dönene kadar başkasını bulma’
‘Üzerimde bıraktığın etki bir kadının üzerimde bırakabileceği en doğru etki’ 
Ve bir sürü iltifat...

Yani ilişki hariç her türlü beklentiye sokabilecek mesajlar bunlar. Yine de engelliyordum kendimi.

İltifat konusuna hiç takılmadım çünkü bunları zaten sürekli duyuyordum. Ama yukarda okudukların taşı bile eritir.  Sen söyle eritmez mi? Evet bana gül bahçesi vadetmedi belki ama şunları okuyunca ben seviştikten sonra dahi iletişimimizin olacağını düşünmüştüm. Bak ilişki demiyorum, iletişim. Ben yapım gereği hissetmediğim bir şeyi asla söylemem. Onun da öyle olduğunu düşünmüştüm. Üstelik 37 yaşında kendisinin çok kadınla seviştiğini idda eden birinin bir *m için kalkıp başka şehre geleceğini düşünmüyordum hele hele ona bunu asla yakıştırmıyordum, dolayısıyla bu da beni iletişimimizin gerçekten güzel, net ve açık olduğuna ve onun da bunu bu şekilde istediğine inandırmıştı. Kadınlara kafan yoran ve onları iyi hissettiren biri olduğunu söylemişti ve inanmıştım. 

Hayatında biri olmadığına da inanmıştım! 

Bunlar olurken ben hayal ettiğim mesleğe kavuşmam için girdiğim en zor olan 3. Aşamayı da başarılı bir şekilde geçtim. Artık önümde son bir aşama kalmıştı. Yavaş yavaş düzeliyordu her şey arkadaşım. Son bir aşamadan sonra o mesleğe kavuşacaktım, annemin sağlık durumu iyiye gidiyordu, ilk aşkımla olan biten her şeyi konuşma şansım olmuştu ve o vardı, Rollo. Artık hayatımın bir parçasıydı. Hayatımızdaki tüm unsurlar aynı derecede önemli değildir, ama oradadırlar. O da oradaydı işte. Konuşurduk hala istiyor muyum diye. Evet derdim istiyorum. Öyle bir durumdu ki bu, sanki aramızda müthiş bir ten uyumu varmış hissi veriyordu. 

Son aşama için de tekrar onun olduğu şehre gittim. O hala yurt dışındaydı ama konuşmalarımız devam ediyordu tabi. Son sınava girdim ve o kadar kötü geçti ki başarısız olduğumu daha sonuç açıklanmadan anlamıştım. Bu benim modumu epey düşürdü. Bunu fark eden akraba ve arkadaşlarım beni şehrime geri göndermeyip biraz daha kalmamı istediler. Rollo’nun ne zaman döneceğini bilmiyordum ama zaten o ara onu düşünmüyordum çünkü gerçekten moralim çok bozulmuştu. Bir kaç gün konuşmadık onla. Bu esnada karşı cinste bir arkadaşım şehirde olduğumu öğrenmiş ve benimle görüşmek istediğini söylemişti. Uzun zamandır görmüyordum zaten onu, istemeden de olsa kafam dağılır diye görüştüm. Kendisi bu arada çok hoş bir tip ve inanılmaz başarılı ve karizmatik bir iş adamı oldu. Sıfırdan başlayarak, Her şeye azmiyle ve başarısıyla sahip olduğu için ona saygı duyardım. Arada yazardı bana konuşur dertleşirdik ama yüz yüze görüşmeyeli epey olmuştu. Neyse onla buluştuk yemek yedik içki içtik aşırı eğlenceli ama bir o kadar saçma bir akşam oldu. Alkollü olduğu için beni kaldığım yere bırakamayacağını istersem onda kalabileceğimi söyledi (bak bak çakala bak, yer mi anadolu çocuğu). Tamam dedim ben de kaldım. Biraz daha oturduk sohbet ettik ve beni öpmeye çalıştı. Ama kibarca reddettim. Ne gerek vardı şimdi. Seks yapmayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki. E bi de ben rollo ile sevişecektim. Ama şunu da düşündüm. Benim amacım seks yapmak, bunla yapıyım rolloya da açıkça söyleyim ve engelleyeyim gitsin. Ama kıyamadım psikologbey. Rollo ile kurduğum iletişime kıyamadım, canım onu istiyordu deli gibi (içinden sen gerizekalısın dediğini duyar gibiyim). 

Sabah uyandığımda (ayrı yerlerde yattık) arkadaşım benden özür diledi. Fakat başka bir şey daha söyledi ki oha ama artık bu kadar olayı benim bünyem kaldırmaz diye geçirdim içimden. Biz kendisiyle 2017'nin başında bir konferansta tanışmıştık (benim yüksek lisansta kafayı yediğim zamanları hatırla). O zaman da çok iyi anlaşmıştık, dediğim gibi arada konuşurduk hiç kopmamıştık ve o zamanlar erkek arkadaşım vardı. Bana sabah sabah ve daha afyonum patlamamışken bir itirafta bulundu. ‘seni ilk gördüğümde gerçekten çok beğenmiştim. O kadar güzeldin ki yaptığın sunumu bile dinlemedim. Yanına gelip senle tanıştım. Konuşmamız sırasında erkek arkadaşım da bu alanda çalışıyor diyince üzülmüştüm açıkçası. Sonra erkek arkadaşından ayrıldın biliyorum, seni takip ettim hep. Senin de beni ettiğini biliyordum. Önce güzelliğine, seni tanıdıkça zekana, dün gece de karakterine bayıldım. Ne dersin tanışsak  mı  yeniden?’ Yani tam olarak bu kadar güzel cümleler kurmadı ama özeti bu.

Offff offfff. Sabah sabah nerden çıkmıştı şimdi bu. Yani benim moralim olmuş sıfır kuruldan elenicem sen ne diyorsun ben adam dedim içimden. Gözüm bunları görmez benim artık. Ama o da çok akıllıydı, çok karizmatikti, komikti ve çok iyi biriydi. Bir kere çok güzel giyinirdi, instagramda her paylaşımına bayılırdım. Her kadının tanımaktan gurur duyacağı biriydi. Çok efendi biriydi. Yaptığı espriler zeka gerektiren türdendi. Hayatımla ilgilenmişti, beni merak etmişti. Yani aradığım tüm kriterler onda vardı ama bu işler buna bakmaz. Kibarca açıkladım durumu. Bilmiyorum diyebildim sadece içinde bulunduğum durumdan bahsettim. Sarılıp ayrıldık. Ah yanlış zaman ah! 

(Gönlünü gün edeni sevmez sevda ister hep onu üzeni diye şarkı söylüyorum bunu yazarken)

Bu arada Rollo ile hala konuşmamıştık ve ben kurula girmeden önce onu sosyal medyada sessize almıştım. Bazen konsantrasyonum çok çabuk bozulabiliyor ve o da bozuyordu (o kadar konsantrasyon bozabilecek biriydi ki, tanısaydın hak verirdin, fotoğrafını görsen tam senin tipin bu derdin). Uzun bir süre ne paylaşmış kimle ne konuşmuş bakmadım açıkçası. Arada girip bir iki yazdığına bakıp çıkıyordum. Çünkü istediğime ulaşacaktım, onla er ya da geç sevişecektim. 

O günün gecesi yine Ege yazdı bana. Yine 3-4 lere kadar oturdum onla konuşurken, dillere destan, tüm okulu hayran bırakan aşkımızın neden bittiğini, neden onu hiç aramadığımı sonunda anlamıştı. Şimdi bir bomba daha geliyor hazır mısın? Kendisi Amerika’dan tatile gelecekmiş yakın zamanda ve beni çok özlemiş. Ne kadar haklı olduğumu anlamışmış. Beni tekrar görmek istiyormuşmuş. 

Ya olan bitene inanamıyordum gerçekten psikologbey. Rüya mı kabus mu artık algılayamıyordum. Monoton hayatım artık mayın tarlasına dönmüştü, nereye bassam orası patlıyordu. Deseydin bana bir ay içinde bunları yaşayacaksın diye hayatta inanmazdım. Hayatımda hızla her şey değişir olmuştu. 
Yani şöyle şeyler bir tek filmlerde olmuyormuş, ben ikna oldum.  

Onla bu durumu konuşurken Rollo yazdı. 
 ‘Napıyorsun’
‘İyiyim sen napıyorsun’
‘Valiz hazırlıyırum’
‘Yine nereye’
‘Sana’ 

HASSİKTİR ordan banaymış. 

Ya ben bu adamın aşırı samimi olduğunu düşünüyordum başından beri. Şu cevap çok sahteydi. Konuşmalarımız genel anlamda güzeldi ama beni irite eden şeyler de oluyordu. Bazı söyledikleri çok anlamsız geliyordu. Seksi olduğunu düşündüğü bazı videoları bana itici geliyordu. Evet overallda seksi bir adamdı ama arada hoşuma gitmeyen şeyler de vardı. Ama sadece BİR KAÇ DEFA sevişeceğim biri olduğu için bunları görmezden geldim. Zaten cümleleri önemliydi. Ne olursa olsun onunla konuşmak çok keyifliydi.

Konuşma hafta sonu ne yapacağımı sormasıyla devam etti. Ona İstanbul'da olduğumu söylememiştim ta ki ‘senin için Ankara'ya gelmeyi düşünüyordum, burada olman sürpriz oldu’ diyene kadar. Dedim sen gelme ben burada biraz daha kalırım (salak kadın). Her neyse sonuç olarak cuma gününe buluşmak için plan yaptık ben de cumartesi dönecektim. Salı gününden cuma gününe kadar her gün konuştuk. 
“Demek o gün yarın ha?” Dedi perşembe günü.
“Günaydın prenses, günün güzel başlasın güzel geçsin ve zaten muazzam sonlanacak” yazdı cuma günü. 
Günaydın mesajlarını samimiyetsiz bulurdum fakat onun yazması iyi gelmişti. Kelimelerle, cümlelerle arası çok iyi olan bu adam beni hipnozuna almıştı resmen! Her şeyden, herkesten çok sıkıldığım bir dönemde başıma gelen en iyi şeydi. 

Cuma günü oldu, akşam onunla görüşeceğimin heyecanıyla güne başladım. Kuaföre falan gittim. Şimdi düşünüyorum da adam benim için proje gibi olmuş. Kilometre taşlarını sorunsuzca yerleştirmişim. Ama projenin elimde patlayacağını hiç düşünmemiştim. 

Fakat yine o gün gelen bir mail tüm varlığımı sikip atmaya yetti. ‘Süreciniz olumsuz sonuçlanmıştır’. 
Yani biliyordum da işte insan bir umut bekliyor be psikologbey. Bir de neden o gün ya benim başka planlarım vardı. Ne libido kaldı ne seks isteği. Hatta yazıp erteleyelim diyecektim ama sonra neyse dedim. Keşke yazsaymışım. 

Her neyse öyle ya da böyle buluşacağımız yere attım kendimi. Hiç hevesim kalmamıştı açıkçası. Ben erken gittim biraz şarap biraz da sigarayla hüzünlendim durduk yere. Sigarayı bırakmıştım ama o aralar yine içiyordum. Hayatımda ilk defa varoluşsal sancılar çekiyordum ve o an çekmemeliydim. 

Dakikalar geçti, ve geldi. 
Bana kendimi çok özel ve güzel hissettiren insan geldi. 

Onu görünce çok şaşırdım. Yakışıklı değildi. Evet uzun boylu ve iriydi ki bu benim erkekler konusunda beğendiğim şeyler. İyi görünüyordu ama dışarıda görsem ikinci kez dönüp bakar mıydım emin değilim. Fakat gözleri çok güzeldi. Zaten önemli de değildi. Ben görünüşüne değil, bana yazdıklarına tutulmuştum. Tutulmuştum diyorum çünkü yaşadığım tam bir akıl tutulmasıydı. Kalbim değişik bir şekilde atmaya başlamıştı ama çoktan. 

Oturduk şarap içtik sohbet ettik ama ne konuşacağımı bilemedim de çok. Biraz donuk kaldım yanında, biraz da utangaç ama sabah kötü bir haber almıştım. Biraz şaraptan sonra açıldım söylediklerine gülmeye ve onu daha çok istemeye başlamıştım. Eğilip beni öpünce vücudumun ne hale geldiğini anlatamam. Düşünüyorum da yok böyle bir tanım ya. Sonra karşımda oturma yanıma gel deyince yanına geçtim. ‘taş gibisin’ ‘saçların çok güzel’ vs gibi iltifatlar etti bana. Bu lafları o kadar çok duydum ki artık bende anlamını yitirdiler. Ama yine de sevindim, beğenmişti o da beni. 

Keşke beğenmedim seni deyip çük gibi bırakıp gitseydi orada. 

Biraz öpüşüp elleştikten sonra eve geçtik. Biraz daha sohbet derken artık ben de dayanamayıp kaçınılmaz sona gelmek istedim. Zaten teslim etmiştim kendimi, uzatmaya gerek yoktu. Konuşmalarımızda bana daha önce tatmadığım zevkleri yaşatacağını söylerdi hep. Ve ben de çok merak ediyordum. Güzel ve sert (hatta baya sert) bir ön sevişmeden sonra işe giriştik. Uzun zamandır seks yapmadığım için canım çok acıdı. Arkadaşın da uzvu maşallah olduğu için ekstra acıdı. O da bunu yüzüme vurdu. Kendini niye geri çekiyorsun vs gbi cümleler söyledi. Onunla sevişmeyi ne kadar istediğimi ve bir ay beklediğimi bilmesine rağmen bunu yüzüme vurdu. Halbuki tecrübeli insan rahatlatmanın ve beni açmanın bir yolunu bulurdu. Hem de tecrübesizliğimi, çekingenliğimi, onu beklediğimi, bilmediğimi bildiği halde! Ben kendi kendime uğraştım tüm gece, uğraştım detay vermeyeceğim,  yeter ki durmasın, sevişmeye devam edelim diye. Yorucuydu, yoruldu. Ben de yoruldum. Ve sonra uykuya daldık. 

Sabah uyandım. Daha uyuyordu. Seksimizin bana hayal ettirdiği gibi geçmediği geldi aklıma. Aslında hiçbir şey hayal ettirdiği gibi olmadı. Yazışırkenki samimiyette de değildi konuşmalarımız. Hemen çıkıp gitmek istedi bir yanım, diğer yanım da kalmak. Sonra yine uyumuşum. Tekrar uyandığımda ona sırnaşmaya çalıştım. Öptüm, okşadım. Tekrar sevişmek istedim. Ama bil bakalım noldu, O İSTEMEDİ. Evet istemedi. Biraz yiyişip elleştikten sonra kalktı kahve yaptı bize. Biraz sohbet ettikten sonra (ki bence güzel bir sohbetti) ne yapacağımı sordu. Kahvaltı edip havaalanına geçicem diyince birlikte yaparız dedi ve hazırlanıp çıktık. Sanki artık orada değilmiş gibiydi. Psikologbey bu noktada kalbim gerçekten kırıldı. Her şeyi, her ihtimali düşündüm ama onun beni ikinci kez sevişecek kadar seksi bulmaması ihtimalini düşünmemiştim. 

Ona çok kızmıştım psikologbey. Çünkü ona güçlü olmaktan sıkıldığımı ve onun yanında miyavlayan kedi olmayı istediğimi söylemiştim, o da bunun sözünü vermişti. Ama ben sabah beni istemediği için bozulduğumu çaktırmamaya çalışarak yine güçlü olmak durumunda kalmıştım. 
Kahvaltı adama işkence gibi gelmişti en azından ben böyle hissetmiştim çünkü benden çok telefonuyla ilgilendi. Çok garip bir durumdu ya. Gece sevişirken utanmayıp, sabah gözlerinin içine bakamıyordum. Hadi kalk gidelim dedim ve eve benim valizimi almaya doğru yola çıktık. Yolda kafamdan ‘beni beğenmedi istemedi, ne yaptım ben’ diye düşünürken bir anda beni kendine doğru çekti sarıldı ve yanağımdan öptü. Bunu ne halt yemeye yaptı hiç bilmiyorum. 
Kahvaltıda ilerde ‘belki evlendiğinde bile görüşebileceğin biriyim’ dedi ve bu cümle beni yedi bitirdi. Bu ne demekti şimdi? Gece de dirty talk yaptığını sanarken hoşuma gitmeyen bir şeyler geveledi, aklıma bunlar geldi. Kendimi soğutmaya çalışıyordum ama sabah beni istememesini bir türlü aklımdan çıkaramıyordum. Bu adamla olan hikayemde her türlü ilki yaşamıştım. Bu da bir ilkti. İlk defa istenmiyordum. Çok canım sıkılmıştı. Güzel giden her şey bir anda yine kötüye dönemeye başlamıştı. 

Onu bir daha göremeyeceğimi anlamıştım. 

Beni otobüse bindirdi ve hava alanına uğurladı. Yolda düşündüğüm şeyleri anlatamam sana zira bir ansiklopedi yazılır bunlar için. Sadece biraz eğlenmek ve keyif almak için giriştiğim bu işin benim duygusal anlamda çökmemle sonuçlanma ihtimali %1 iken zoru başarıyordum (böyle şeyler hep beni bulur diyemeyeceğim çünkü bu sefer ben buldum belamı).  Eve vardığımda telefonumda bir mesaj gördüm. ‘ne yaptın vardın mı?’ bunu gördüğüme hem sevindim hem üzüldüm. Beni sorduğuna sevinmiştim ama eski samimiyette değildi o mesaj. Üç cümle sonrası ‘güzel bir sohbet, keyifli bir gece, özel bir deneyim’. Bu bana yazdığı son şey oldu. 

Aradan bir iki gün geçti. Yine başladığım yerdeydim. Üstelik bu sefer ciddi bir boşluk daha vardı içimde, artık Rollo yoktu. Bana yine mesaj atar mı diye bile düşünmeye hakkım yoktu artık. Ona niye böyle oldu bu iş diye sormaya hakkım yoktu, haddim değildi. Hayır burada şu var ben de yazmadım, aramadım ama zaten beni bir daha görmek istemez diye düşündüğüm için aramadım. Uzun zaman önce paylaşımlarına bakmayı bırakmıştım zaten ama çok merak ediyordum onu. Benimle ilgili ne düşündüğünü, bana bir daha yazıp yazmayacağını, onu bir daha görüp göremeyeceğimi o kadar merak ediyordum ki. Bana daha önce söyledikleri konusunda samimi miydi yoksa tek gecelik bir şey için bunları uydurmuş muydu çok merak ediyordum. O kitabı yazan adam bunları uydurmazdı, ama karşılaştığım kişi sanki bunları uydurmak için yaratılmış gibiydi. Bu sorular beynimi yiyip duruyordu ve ben gerçekten neden bu kadar takıldığımı anlayamıyordum. Aniden çıkıp gelen bu acı neydi şimdi? Bir şey hissediyor olamazdım!

Ama aklıma girip sosyal medyasına bakmak gelmiyordu. Bir kaç gün geçti. Artık elimde telefon whatsappta online olup olmadığına bakmaya başlamıştım. Psikopat gibi hem de. Olup yazmıyordu. Yazmadıkça kalbim acıyordu. En son ne zaman böyle bir şey yaşadım hatırlamıyordum. Bu merak en sonunda göz yaşına dönüştü. Bıraktım kendimi sonunda, itiraf ettim acı çekiyordum ve ne için çektiğimi bile bilmiyordum. Aşık mı olmuştum bu adama ben. Niye ağlıyordum ki. En sonunda stalka düştüm. Girdim onu takip ettiğim sosyal medyadan bakmadığım sürede ne paylaşmış diye baktım. 

Aman allahım. Aman allahım. Gördüklerime inanamıyordum. Nasıl olurdu bu. Hani yukarıda demiştim ya bir kadınla başka flörtleşiyordu diye, o kadınla artık ilişkisi vardı!!! Ulan ben sormuştum, açık açık sormuştum. 
Aman allahım. Bu ne demekti. Bu ilişki nasıl başlamıştı. Ne zaman başlamıştı. Görünce kalbime giren ağrıya dayanamayacağımı sandım. Bizim en tatlı yazıştığımız sıralarda başlayan bir ilişkiydi bu. Nasıl ya nasıl. Bitmiştim. Okuduğum her kelime her cümle biraz daha kırıyordu kalbimi. Ben ona bu kadar açık davranırken, o bana yalan mı söylemişti? Hani bizim iletişimimiz sıradan değildi? 

Günler bir süre ağlayarak geçti. Bak yemin ediyorum ağlamaktan gözlerimin etrafı yara oldu. Neye ağladığımı bile bilmiyordum. Uyanıp uyuyordum. Artık ikisini de stalklamaya başlamıştım. Birbirlerine yazdıkları, buluşmaları, başbaşa rakı içmeleri beni mahvetti. Çalışmayı bıraktığım için evde boş oturuyordum oturdukça bunlara sarıyordum. Bana bugüne kadar çok güzelsin diyen herkesi yok sayıp aynanın karşısına geçiyordum neyimi beğenmedi diye. ‘Bir kadında kemik görmek itici geliyor’ demişti. Vücuduma baktım. Hangi kemiğimi beğenmediğini merak ettim. Saçıma başıma baktım. Ağzıma burnuma baktım nefret ettim. Saçımı mı beğenmemişti? Gülüşümü mü yoksa? Sahi gülmüş müydüm yanında? Benimle ikinci kez neden sevişmemişti? 
Kendimi o kadınla kıyasladım. En son geldiğim vahim durumu şu an gülerek yazıyorum. Onun yanına giderken güzel bir tanga almıştım, çamaşırları asarken o tangayı gördüm ve görünce elime alıp ağlamaya başladım. Dona bakıp ağlayan kaç kişi gördün hayatında? Ben de görmemiştim. Günlerce böyle ağladım. Günlerce. İmkansızlık hiç bu kadar somut olmamıştı. 

Biraz zaman geçti artık duygusal bağ kurduklarına emin oldum. Ben ne bekliyordum ki zaten. Adama kendimi hiç tanıtmamıştım. Ben kırılmam, üzülmem demiştim. Tek gecelik bir şey yaşamayı istiyorum demiştim. Ona kitabını okuduğumu, çok etkilendiğimi hiç söylememiştim. Onu tanımaya çalışmamıştım. Ona kendimi tanıtmamıştım. Sevdiğim şarkıları dinletmemiştim. Hikayemi anlatmamıştım. Beni nasıl görecekti ki zaten! Seviştik, bitti. Aynen benim istediğimi sandığım gibi. 

Ama olmadı. Onu, mesajlarını özlüyorum. Yaşadıklarımı anlattım herkese. Bizimkilerin ne tepki verdiğini tahmin edebilirsin, kafayı yediğimi düşünmeye başladılar artık. Adama aşık olmadığıma ikna etme çalışıyorlar ve haklılar da ama ben bir türlü ikna olmuyorum. Yaşadığımın aşk acısı olmadığına eminim ama ne canımı yakan bu kadar bilmiyorum. Kezzap içmişim sanki. Onu sosyal medyadan çıkarmam gerekiyordu aslında bakmamam gerekiyordu. Ama çocukça davrandığımı düşünmesin diye çıkarmadım.

Ta ki o beni çıkarana kadar. Evet, beni takipten çıkardı ve bunu ne zaman yaptığını bilmiyorum bugün fark ettim. Belki de günlerce o şekilde takip ettim onu. Sana da bunu fark edince kalbimdeki acıya daha fazla dayanamayacağımı düşündüğüm için ulaştım. Çünkü içimdeki şeyden nasıl kurtulacağımı bilmiyorum. Fark ettiğim an ben de çıkardım tabii ve bir daha asla ona ve de kadına bakmamaya yemin ettim.  Bu süreçte biliyorsun antidepresan kullanamam. Ama kendi kendime nasıl aşacağımı da bilemiyorum. Ben bu adama aşık mı oldum? Tanımayı mı istedim onu? Yoksa artık mesaj atmıyor olmasına mı üzülüyorum? Yani alıştığım bildiğim bir şey değil ya acaba yakaladığımız şeyin olmamasına mı üzülüyorum? BEN NİYE ÜZÜLÜYORUM VE SENCE BEN NE DÜŞÜNÜYORUM?

Ya bak demek istiyorum ki ona benim başıma bir şey geldi anlamıyorum ne olduğunu, gel bana anlat sonra git gideceksen. 

Ona çok kızgınım. 
Açık açık sordum, hayatında biri olmadığını söyledi. Ve inandım. 
İletişimimiz çok güzeldi hani? 
Bir gecede neden bitti bu? 
Ve daha da kötüsü bana yaşattığı bu şey ne? 
Özgüvenim neden bu kadar zedelendi? 
Ben daha ne olduğunu algılayamamışken o bir ilişkiye başlamış. Çok ciddiyim çok üzülüyorum. 
Yaşadığım aşk değil de ne peki? 

Ben ona kötü hiçbir şey yapmadım ki, beni neden takipten çıkardı? Bana mı kızmış? Yoksa ilişkisine saygıdan mı yaptı bunu? Onu kıracak bir şey yapmamıştım, saygısızlık etmemiştim, onu istediğimi söylemiştim sadece. Çok samimiydim, çok açıktım. Bir "hoşçakal"ı hakediyordum en azından. Etmiyor muyum sen söyle?
Canım bu kadar yanmamalı. Ama ne demişler, if it’s real, it will hurt like hell.

Bahsettiğim acı da şey gibi gökyüzünde bulutların üzerinde elinde pembe pamuk şekerle gezerken bir anda yere çakılmak gibi.

Bak yaşadığım diğer aşk acılarıyla kıyaslayınca bunun aşk olmadığını anladım ama canım da uzun zamandır böyle yanmamıştı. Beni bu adama bu kadar bağlayan ne? İstenmemek canımı neden bu kadar yaktı? Bana niye gerçeği söylemedi? ‘Durum bu işine gelirse’ diyebilirdi. Benle seviştikten bir kaç gün sonra ilişkisi başlamıştı. Yani olayın öncesi vardı. Kadın belki de ben ona ulaşmadan önce vardı ne bileyim. Tabi ben bunu çok sonradan fark ettim. Aslında salak kafam sonradan stalka düşeceğime önceden yapsaydım fark edecektim belki de ve teniyle tanışmadan bitecekti bu iş. Ama ona sordum ben.  Gerçeği söylemek bu kadar zor değildi. Hanesine beni de eklemeyiverseydi, ben de bulunmaz bir kumaş değilim, binlerce var benden. Bunu bilseydim durdururdum kendimi. Hatta ona kızardım bile.

Çektiğim acı günden güne artıyor. Onu hala çok merak ediyorum. Hayalim olan meslek için bir süre daha beklemem gerekiyor ve bu sürede de geçici bir iş bulmak içime sinmiyor. Yani kocaman bir boşluk ve bilinmezliğin içindeyim. Özlişko dedi ki ‘köpekler gibi aşık olmuşsun, kendine yediremiyorsun, oluru olmadığını da biliyorsun, adamın başkasıyla olmasını kıskanıyorsun. Burnunu biraz yere indir ve çek şu acını, yoksa saplanıp kalacaksın’. Caneriko da dedi ki ‘Kitabı okurken onu kendine yakın hissetmişsin, farkında olmadan anlam yüklemişsin, cinsellikle yanaşmaya çalışmışsın ama sen onu hayatında istemişsin. Tek gecelik ilişkilerde kadınlar maalesef daha duygusal bakıyor olaya, ilk defa yaşadığın hele ki bunu düşüncelerini beğendiğin biriyle yaşadığın için böyle hissetmen normal’. Doğru mu bu allah aşkına yardım et bana. Kimsenin ne dediğini umursamıyorum. Pınar da 'kafanı dağıt, sana yazanlarla konuş, biraz egonu tatmin et' diyor. Yapamıyorum. Kimsenin mesajına cevap veremem. Kimseyle oturup bir şey konuşamam hele ki duygusal ve fiziksel bir şeye şu an girişmem. Ne yapıcam ben? Ekşi sözlükteki her entrye baktım, aşk acısı çekenler çok şanslıymış da bilmem ne. Afedersin de ebem sikildi kaç gündür ne şansı. Sakın böyle şeyler deme bana. Aşk diye bildiğim şey başka, hoşlanma diye bildiğim şey başka. Üstelik kimseye bir şey hissedemem ben artık dediğim bir zaman diliminde bunun başıma gelmiş olması ihtimali çok zayıftı ya. BEN NASIL DÜŞTÜM? NASIL DAHA FAZLASINI İSTEYEBİLDİM? NASIL HAYAL KURMAYA CÜRET EDEBİLDİM? 
Düştüm. Hayal de ettim. Daha fazlasını da istedim. Ama Atilla İlhan gerçeği yüzüme şu sözlerle çarpıyor,

yanlış bir hayalin şehrinde kaldım
sevdiği ben değilim, anlatamam.

Tamam yani burada biraz abarttım seviyorum diyemem de istediği ben değilim anlatamam olarak değiştirelim orayı. 
Sanırım ona aşık olma fikri cazip geldi. En üzücüsü de daha kelebek olamadan öldü tırtıl. (valla abartmıyorum bak ne hissediyorsam yazıyorum)

Bana bir kere flört ettiğim biri ‘ileri zekalı mısın geri zekalı mısın anlayamıyorum’ demişti. Cevabı ben de uzun bir süre düşünmüştüm. Şimdi cevap veriyorum baya baya gerizekalıymışım. Hatta sözlük tanımıymışım. 2018 yılında sana ‘ya ben kimseden etkilenemiyor, bir şey hissedemiyorum. Duygusuz bir kadın oldum, birine bir şey hissetmeyi özledim ya acıyı bile özledim’ dediğim için gerizekalıymışım. 2018 yılındaki halimin geri gelmesini dört gözle bekliyorum artık.

Onunla bunları konuşmayı dilerdim. İlişkisi olmasa belki telefon açıp anlatırdım güzelce bir siktiri yiyince kendime gelirdim belki. Adam uyardı beni düşme bana dedi ya. Geriye dönüp objektif olarak baktığımda hala aynı şeyi düşünüyorum, ondan beklentim gerçekten ilişki değilmiş, iletişimimizin devamıymış. Ondan bir şeyler öğrenmek, biraz cilve yapmak, onunla kitabı hakkında konuşacağım günlere erişmek, konuşabilmek, sevişebilmekmiş. Belki yaşadığım şehre geldiğinde onu ağırlayabilmek, onunla eğlenmekmiş. Olduğu yerde kalmasıymış. Deneyimimiz hakkında konuşmakmış. Ne hissettiğimi sormasıymış. Yani gerçekten sorumluluk olmadan iyi vakit geçirmekmiş. Ona bazen kahvaltı hazırlamak, akşam şarap eşliğinde de noodle yapmak istemişim.  Başıma bir şey geldiğinde ‘sen olsan napardın’ diye fikrini sormakmış (ne kadar kıymetli bir şey değil mi bu) Değer vermişim yani. Hayatımın farklılığa ihtiyacı olduğu o dönemde bana iyi gelmişti. Beni sonradan takipten çıkarmasından da anlayacağın gibi asıl beni tek gecelik gören oymuş, yeni bir ilişkiye başlarken ayağına kadar gelen bu fırsatı kaçırmak istememiş, ben uzun iletişim istemişim meğerse. Ama olmadı, o başka bir sorumluluk aldı, bana da sessizce ortadan kaybolmak ve bulaştığım bu boktan kurtulmak kaldı. Beklentilerimiz karşılıklı değilmiş ama kendisi her zaman benim için özel biri olacak. Çünkü bir çok ilki onla yaşadım. Ve benim tek gecelik ilişkiler kadını olmadığımı öyle bir hatırlattı ki, bundan ölene kadar uzak duracağım. Onun bir hatası yok. Ona yumuşak karnımı açtım, o da farkında olmadan tekme attı. Baya da bir acıyor ya. Ona farkında olmadan değer vermişim. Çok farklıydı, gizliydi, alıştığımın dışındaydı, edepsizdi. Şimdi onun her şeyini özlüyorum, ses tonunu özlüyorum. Bir yanım diyor istemedi seni az gururlu ol unutacaksın nasılsa sal kendini, ama diğer yanım onunla olmak, ona dokunmak, onun yanında uyanmak istiyor. Tekrar sesini duymak istiyor. Tekrar mesajını görmek istiyor.

Bir yanım da şunu diyor bana. Genelde insanlarla ilgili çok yanılmam bilirsin. Sanki ilişkisi varken bile bu tarz şeyleri yapabilecek biri gibi. Bu beni rahatsız ediyor. Üstelik bu konunun beni rahatsız etmesine rağmen ondan soğumamam daha da rahatsız ediyor. O kadınla ilişkisini de çok merak ediyorum ayrıca.

Bunlara saplanıp kaldım yardım et. Ama sakın şöyle güçlüsün, böyle güçlüsün deme sıkıldım. Bulursun bir yolunu deme valla bulamıyorum 25 gün geçti. Ağlamaktan çok sıkıldım. Ve umudum da yok geçmeyecekmiş gibi geliyor. Elime yüzüme bulaştırdım her şeyi. Arkadaşım olarak değil, bir psikolog olarak yardım et '

Attığım mail işte kelimesi kelimesine bu.

Sağ olsun bir gün bile geçmeden cevap verdi ve ayarlayıp seanslara başladık. Bana verdiği yanıtın bir kısmını paylaşıyorum.

'Barzoprenses okuyunca çok şaşırdım. Ağzım açık kaldı hatta senin bir yönünü daha tanıdım bunca yıldan sonra. Arkadaşım olarak şöyle güzel bir tokat atıp kendine gel demek isterim sana. Kızım bu ne? Bu ne saçma bir olay? demek isterim ama madem psikologun olarak yardım istiyorsun tamam. Ama yine de sana hatırlatmam gereken şeyler var. Bir kere özür dilerim ama maalesef güçlü bir karakterin var. Çocukken yaşadıklarından sonraki aldığın karakteri, 18 yaşında kaybettiğin kuzeninden sonra ailene nasıl güç verdiğini, Ege'den sonra nasıl toparlandığını, yüksek lisansında başına gelenleri, annenin hastalığı anlaşıldığında her şeyini düşünmeden bırakıp ailene döndüğünü ve onlara güç verdiğini, uğradığın haksızlıklar sonrasındaki duruşunu hatırlamanda fayda var. Ayrıca ne kadar hassas ve duygusal bir insan olduğunu da hatırla. Umrunda olmayacak bunlar şimdilik ama zaman geçtikçe bunları hatırlamak zorundasın. Şimdi bu olay özelinde konuşacağım. Kabul etmek zorundasın adama hissettiklerin var ama bunun için kendini suçlama. O zaman diliminde ona ulaşmanın, onla konuşmanın ve onunla sevişmenin sana iyi geleceğini düşünmüşsün ve yapmışsın. Burada kendini suçlayacak bir şey yok. Herkesin bak herkesin diyorum başına gelebilir. Bu adamla dışarıda bir barda tanışıp, geceyi onunla geçirip sabah ayrılsaydın böyle hissetmeyecektin. Ama kitabını okumakla sen onu aslında daha öncesinde tanımışsın, anlamışsın, hoşlanmışsın. Mesajlaşmalarınız ve yaşadığınız gece de bunu pekiştirmiş. Adamı hiç tanımıyorum ama seni tanıyorum. Beni aramadı, mesaj atmadı diyorsun ama sen de iletişime geçmemişsin. Benim bildiğim barzoprenses hiçbir olayı muallakta bırakmaz, gerçekten istediği ne varsa bir sonuca ulaştırır. Gerçekten istediğine emin misin? Acaba sen de bu durumu biraz saplantı haline getirmiş olabilir misin? Yani onetisie yakalanmış olabilir misin?  Ayrıca hayatındaki diğer olumsuzlukların acısını sadece bu olaydan çıkarıyor olabilir misin? Ege'yi ayrıca konuşacağız. Madem psikologun olarak başlıyoruz, dediğim her şeyi yapacaksın itiraz etmeden, inatçılığını da yenerek'

Geri kalanı daha özele girdiği için paylaşmıyorum.

Şimdilik burada noktalıyorum yazımı. Dediği oneitisi araştırıp seanslara başlayacağız beni bu illetten kurtarmak için. Psikologbey editleyerek gitmemi söyledi. Belli zaman dilimlerinde duygu durumumu paylaşacağım o da bu yazımı paylaşacak sayfasında. Bunu da niye yapacak bilmiyorum. Okunma ihtimali güç.

21 ocak edit: 17 Ocak'ta Başladık, gitgide daha iyiye gidiyorum. 5S mantığıyla her şeyi sildim. Fotoğrafları, videoları, tüm konuşmaları ve numarasını. Sosyal medyadan da stalk işini bıraktım. Spora geri başladım, serotonin salgılatıyorum vücuduma. Ağlamayı da bir miktar kestim. Hala özlüyor ve düşünüyor olmam dışında sorun yok. Bana yürüyen kimseyle görüşmüyorum psikologbey üzgünüm yapamıyorum bunu.

28 ocak edit: Yazım okunuyor, yorum ve mail alıyor. Böyle saçma bir hikayenin okunacağını düşünmemiştim.  Herkese ve psikologbey’e ayrıca teşekkürler. Maillerde kitabın ve yazarın ismi sorulmuş, elbette paylaşmayacağım :) Umarım bir gün kendiniz denk gelirsiniz, ama kadınları uyarıyorum aman aşık olmayın adama :)
Tekrar nefes almaya başladım sanırım. Ağlamıyorum da artık. Yazmanın iyi geleceğini düşünmemiştim ama yazınca gerçekten içimde geçen ne varsa akıttım gitti. Spora devam ediyorum. İnsanlarla iletişim kurmaya yeniden başladım :) 


Yorumlar

  1. Bence, tamamen başka psikolojik problemlerin sahada kendisini ikili ilişki (aşk) üzerinde göstermiş. Çok güçlü bir yönünüzün başka bir konudan sizi çok zayıf bıraktığı bir durum var gibi. Narsist yönünüz, bu değersizleştirilmeyi kabul edememiş, kibriniz de bu durumla baş edemeyince ağlamışsınız, yazmışsınız, kusmuşsunuz. Anca böyle içinizi dökebilmişsiniz, gibi geliyor bana. Ben de psikiyatr değilim ama bu yazıyı okuyunca sizin çok narsist ve kibirli birisi olduğunuzu düşündüm. Bir başkası okuyunca "ay canım, kıyamam" diyebilir ama ben deneyimlerime güvenerek sürecin tek sorunlusu sizin olduğunuzu düşünüyorum. Neyse ki bu güzel bir şey. Sorunlarla yüzleşmek, kabul etmek veya onları tanımak, çözümün %80'i sayılır. Sırf farkına varmış olmak bile kurtulmakla eş değer sayılır. Sağlıklı günler...

    YanıtlaSil
  2. İnsan aşık olacağı kişiyi seçemiyor derler, siz resmen seçmişsiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan en büyük kötülüğü kendine yapar derler zaten :)

      Sil
  3. Yazıyı 2 kere okudum. Psikoloji alanında yüksek lisans yapan biri olarak yukarıdaki “narsist” yorumuna katılmıyorum. Narsist bireylerin ortak özellikleri başkalarını suçlama ve aşağılama eğiliminde olmalarıdır. Siz ise karşı tarafı yüceltip, tüm hatayı kendinizde aramışsınız. Yaşadığınız duygusal travma sonrası ise kendinizi küçültmüşsünüz. Kibir ise farklı bir konudur. Otizm gibi farklı skalalarda her insanda bulunan bir olgudur. İstenmeme/reddedilme gibi durumlar kibir ataklarını da tetikleyebilir. Semptomları da kişiden kişiye göre değişir. Ben burada sadece kalbi kırılmış birini görüyorum. Kullandığınız esprili dilse kendinizle barışık bir birey olduğunuzun göstergesi. İçine düştüğünüz durumu ve pek de bilinmeyen oneitis kavramının farkında olmak sizi farkındalığı yüksek biri olarak gösteriyor. Cesaretiniz için de ayrıca tebrik ederim.

    Yalnız beni asıl düşündüren yazıda çokça ‘keşke’ kullanmanız. Bu keşkeler ‘iyi ki’ ye döndüğü zaman acıdan kurtulmuş ve tecrübe kazanmış olacaksınız. Psikolojide acıyı ertelemek denen bir kavram vardır ve bu hiç beklenmediği bir zaman diliminde kişiye daha büyük bir acı yaşatabilir. Yani geçti sandığınız şey aslında geçmemiş ve siz onu ertelemiş olabilirsiniz. Buna dikkat etmenizi umuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle bu kadar uzun bir yazıyı okuduğunuz ve değerli yorumlarınız için teşekkürler. Mail atarken hala pişmanlık ve gözyaşı içinde yazdığımdan keşkeler bu kadar çok oldu. Zaten henüz acım geçmedi, ama dediğinizi dikkate alacağım kesinlikle.

      Sil

  4. Psikolog beyin paylaşımında gördüm. Dona bakıp ağlama olayına çok güldüm affedin :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de baya komik :) Ağlanacak halime gülüyoruz

      Sil
  5. Kıskandım valla adamıbu devirde birini bu kadar kısa sürede böyle etkileyip bunları yazdırabilmek zor

    YanıtlaSil
  6. Bence kasınmışsınız adamcağız da kaşımış napsın. Ben asıl şu ilk aşkı merak ettim niyeyse

    YanıtlaSil
  7. Libidonun aşka dönüşmesi. Birine aynı şehveti duymanız halinde esamesi okunmaz

    YanıtlaSil
  8. ben de meslektaşımın paylaşımından gördüm yazınızı. Karşı taraf ile konuşmama veya konuşamama durumu biraz daha kendi içinizde büyütmenize sebep olmuş. Bu tarz olaylar herkesin başına geliyor önemli olan çıkarılacak dersler. Bir de yazış tarzınızı çok beğendim, güldüğüm yerler oldu, paylaşabildiğiniz için teşekkürler. İnsan boşluğa düşmeyegörsün.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşmeyegörsün gerçekten. Onunla bunları konuşmam imkansız.

      Sil
  9. İlk aşkınızı da yazsanız keşke

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kim bilir belki bir gün onu da yazarım, teşekkürler.

      Sil
  10. Yazmaya yetenekli değilim demişsiniz ama bence kaleminiz çok güçlü. Uzun bir yazı olmasına rağmen kopmadan okudum. Başka paylaşımlar da görmek dileğiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok ama çok teşekkür ederim. Ben hala bir esprisini göremiyorum ama bunları duymak bir nebze mutlu ediyor.

      Sil
  11. Yaşadığınız olay ise dediğiniz gibi boşluğunuzdan kaynaklanan ve kendi içinizde büyüttüğünüz bir durum bence psikologunuzun dediği gibi takıntı da olabilir. Bu tür durumlarda yardım almak en mantıklısı ama maalesef insanlarımız hala bilinçli değil bu konuda da. Yönlendirmeniz bu açıdan da değerli.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder